Mimari Akımlar
Sanatın her dalında, farklı dönemlerde ilham alınan farklı akımlar mevcut. Etrafımıza baktığımızda hemen hemen her yapıda da onu tanımlayan, inşa edildiği dönemi bize anlatan bir mimari akım vardır. Mimari akım ya da bir başka deyişle mimari tarz, bir yapıyı tanımlayan dönemsel ve karakteristik özelliklerin oluşturduğu kavramlar bütünüdür. Bu akımların bazılarının etkisi günümüzde pek hissedilmese de bazıları dikkat çekmeye ve bugün bile konuşulmaya devam etmektedir. Dönem dönem ayrılan bu akımların her birinin kendine has mimari özellikleri, dilleri ve yapı elemanları bulunmaktadır. Furkan Gedik Mimarlığın bu yazısında sanat tarihinde ortaya çıkan ve edebiyattan müziğe, resimden şiire birçok alanı etkisi altına alan sanat akımlarının mimari alandaki yansımaları olarak nitelendirebileceğimiz mimari akımları inceliyor olacağız. Keyifli okumalar dileriz.
1. Romanesk Mimari
Romanesk kelimesinin kökeni “Romanesque” kelimesinden gelmektedir. Romanesk, “Romalılardan gelen”, “Roma soyundan gelen” anlamına gelmektedir. Romanesk, İngiltere ve Fransa’da Norman olarak da bilinmektedir. Bunun nedeni ise bu mimari akımın bölgeye Normandiyalılar tarafından getirilmesidir. Romanesk mimari akımı, 10. yüzyıl sonlarında ortaya çıkan 12. yüzyıl ortalarında Gotik mimariye dönüşen bir Avrupa mimarisidir. Romanesk yapı tarzlarına bakıldığında genel olarak kalın masif duvarlar, cephede az ve öz açıklıklar, basit biçimli kütleler gözlemlenmektedir. Bezeme kullanımı oldukça azdır. Heykelcilik yok denebilecek bir düzeydedir. Kemer türü olarak dairesel kemer kullanılırken, yapının ağırlığını azaltmak için strüktüre payandalar eklenmiştir. Romanesk mimari yerini zamanla Gotik mimariye bırakmıştır. Romanesk mimari örnekleri : Pisa Kulesi ve Pisa Katedrali, Londra Kalesi, Saint Ambroggio Kilisesi, Saint Miniato al Monte, Cefalu Katedrali, Saint Serinin Katedrali, Durham Katedrali …
2. Gotik Mimari
“Gotik” ismi ilk olarak İtalyan sanatçı Giorgio Vasari tarafından, Roma İmparatorluğu’nu yıkan Got’ların mimarlığı için “barbarlara özgü” anlamında kullanılmıştır. Fransa’da doğan bu mimari akım daha sonra Avrupa’nın çeşitli ülkelerine yayılmıştır. 12.yüzyılda ortaya çıkan Gotik mimarlık 16. yüzyılın sonlarına kadar devam etmiştir. Gotik özellikler Avrupa’da özellikle kilise ve katedrallerde görülmektedir. Gotik katedral ve kiliselerde bulunan göğe doğru yükselen görkemli yapıları, krallığın ve Hıristiyanlığın insanlar üzerindeki gücünü göstermektedir.Gotik mimari tarzını yansıtan yapılara bakıldığında ilk dikkat çeken detaylar kaburgalı tonozlar, sivri kemerler, gül pencereler ve uçan payandalar olmaktadır. Ayrıca Gotik akımın en önemli özelliklerinden biri yapıların uzunlamasına büyümesidir. Bu dönemde pencereler ve açıklıklar ön plana çıkmakta ve süslemeler artmaktadır. Işık daha da önemli gelmiş ve rengarenk vitray pencereler kullanılmıştır. Gotik mimariyle daha aydınlık ve daha hacimli gelen kiliseler gotik stilin giderek yayılmasına ve kale, saray, köprü, şehir kapıları gibi farklı yapı türlerinde de kullanılmasına neden olmuştur. Gotik mimari de Romanesk akımın gelişmesiyle ortaya çıkmış zamanla yerini Rönesans stilindeki yapılara bırakmıştır.Gotik mimari örnekleri : Köln Katedrali, Milano Katedrali, Notre Dame de Paris, Floransa Katedrali, Old Town Bridge Tower, Canterbury Katedrali, Saint- Denis Bazilikası, Salisbury Katedrali …
3. Rönesans Mimarisi
Roma ve Antik Yunan medeniyetlerine ait olan temel sanat ve kültür unsurlarının yeniden ele alınarak yansıtıldığı bu dönem İtalya merkezli bir mimaridir. İtalyanca’da “yeniden doğuş” anlamına gelen “Rönesans” kelimesi önceleri günahlardan arınma anlamında dini bir terim olarak kullanılıyordu. Rönesans tarzı mimaride kemer türü olarak genellikle yarım daire kemer kullanılmıştır. Akımın merkezinde ise insan vardır. Bu dönemde Gotik mimariye göre daha alçak yapılar gözlemlenmektedir. Rönesans mimari örnekleri : Floransa Katedrali, Aziz Petrus Bazilikası, San’tAndrea Bazilikası, Uffizi Müzesi, Sforza Şapeli, Chambord Şatosu …
4. Barok Mimari
Barok kelimesinin kökü Portekizce’de “Boracco” kelimesinden gelmektedir. Barok mimari akımı, Rönesans döneminden sonra erken 17. Yüzyılda İtalya’da ortaya çıkmıştır. Akımın temeli, Katolik Kilisesi önderliğinde dönemin halkını Protestanlık akımından uzaklaştırma fikridir. Bunun bir sonucu olarak barok tarzda yapılan yapılar kilisenin hareketlenmesinin bir aracı olarak kullanılmıştır.Mimaride Barok stilin ilk kez ortaya çıktığı ve geliştiği yer İtalya’da Roma ve çevresini kapsayan bölgedir. Kraliyet gücünü gösterme isteğinin bir etkisi olarak saray yapıları göze çarpmaktadır. Saraylarda tanrıyı ve mitolojiyi anlatan bezemelerin yanı sıra tasvirli resimler de bulunmaktadır. Bir güç gösterme mekanı olan bu saraylar, oldukça süslü iç ve dış mekanları, kusursuz heykellerin kullanıldığı, geniş bahçeleri ve peyzajı ile bilinmektedir. Bu akımın sanatına baktığımızda, önceden gördüğümüz gibi doğanın taklit edilmesinin aksine doğayı kullanarak ona yeni bir form verme arayışında olduğu gözlemlenmektedir. Görkemli heykeller, fıskiyeli havuzlar, devasa bahçeler, süslü ve göz alıcı salonlar, duvar işlemeleri, tanrı ve mitoloji konulu resimler barok dönemin en önemli unsurlarıdır. Romanesk'in aksine Barok şato yapıları halktan uzak alanlara inşa edilmiş, sadece kraliyet ailesine ait bir merkez olarak kullanılmaktadır. Genel olarak bakıldığında ise süslerin ve renklerin kullanımı ile Barok mimari akımı kendini belli etmektedir. Barok mimari örnekleri : Trevi Çeşmesi, Versay Sarayı, Viyana Veba Sütunu, Aziz Nicolas Kilisesi, Madrid Kraliyet Sarayı, Laleli Cami, Ayazma Cami, Beylerbeyi Sarayı …
5. Rokoko Mimari
Mimari Fransa’da ortaya çıkan, gösterişli ve süslemeci bezeme üslubunun yansıması olan Rokoko mimari, 18 yüzyıl başlarında ortaya çıkmıştır. Barok sanatın hem zirvesi hem de çöküşü olarak görülür. Rokoko çıktığı dönemde “modası geçmiş olan” anlamında kullanılmaktaydı. Aydınlanma çağında ortaya çıkan Rokoko sanatı, daha çok dekorasyona yönelik olduğu için, bazı kaynaklarda ayrı bir üslup olarak yer alamayıp, Barok sanatın geç dönemi olarak anılmaktadır. Barok mimarisindeki ağır ve ciddi yapıtlardan sonra sanatçılar daha hafif bir tarza yönelmişlerdir. Birçok sanat akımında olduğu gibi Rokoko da kendisinden önce gelen Barok mimarinin özelliklerine eleştirel bir yaklaşım olarak kendini göstermiştir. Rokoko, 18. yüzyıl sonlarına doğru yerini Neoklasizm’e bırakmıştır.Rokoko, Fransa’da daha çok soyluların savunduğu ve sahip çıktığı bir akım olmakla birlikte, hazcılığı sembolize eder. Dönemin soylu ve aristokrat kesiminin zevkini yansıtan Rokoko, Barok sanatın gösterişinden uzak, sade ve zariftir. Bu süsleme biçiminde C ve S şekillerinin yanı sıra , deniz kabuğu motifleri ve bitkisel motifler kullanılmıştır. Yaprak, çiçek, bitki ve kuş gibi doğa unsurları sıkça kullanılır. Düz ilerleyen simetrik detaylar yerine asimetrik ve düzensiz çizgiler kullanılır. Rokoko mimari eserlerinde, binaların dış cepheleri oldukça sade olmasına rağmen iç detaylar oldukça gösterişlidir. Yüzeylerde dikkat çekici yoğunlukta ayna ve mücevher kullanılır. Bitkilerin büyürken geçirdiği evrelerden esinlenerek tüm süslemeler kıvrımlı olarak kullanılır. Rokoko dönemi eserlerde, desenler incelendiği zaman, Uzak doğu tarzından etkilenmiş çizimler kullanıldığı görülür.Rokoko mimari örnekleri : Amalienburg Sarayı, Branicki Sarayı, Catherine Sarayı, Dolmabahçe Sarayı, Yıldız Sarayı, Ortaköy Cami, Küçüksu Kasrı,Ihlamur Kasrı, Büyük Mecidiye Cami, Beylerbeyi Sarayı, Linderhof Sarayı, Branicki Sarayı …
6. Neoklasik Mimari
Neoklasik hareket, 18. yüzyılın ortalarında başlayan mimari bir akımdır. Bu hareketin doğması ise sanatçıların, sıklıkla kullanılan barok ve rokoko tarzların süslemelerine tepki vermelerine dayanmaktadır.Neoklasizm akımı genel olarak Amerika ve Fransa’da önemli bir yer tutmaktadır. Antik Yunan ve Roma dönemlerindeki yapıların görkemli sadeliğini örnek alan sanatçılar, 18. yüzyıl ile geçmişi harmanlayarak neoklasik akımı başlatmışlardır. Diğer bir deyişle bu sanat hareketinin amacı, klasik tarzı hatırlatmak olarak da nitelendirilebilir. Neoklasik, kendinden önceki ağır ve süslü üslupların aksine sade ve yenilikçi bir mimari akımdır.Neoklasik yapıtlarda genel olarak anıtsal yapı tarzı benimsenir. Klasik sütunlar, formlar ve çizgiler sadeliği sağlamak için önemlidir. Gereksiz detaylara yer verilmez. Amaç, sadelik çerçevesinde eserler ortaya koymaktır. Binalar dengeli yani simetrik şekilde tasarlanır. Genellikle binanın ön cephesinde yer alan, ayakta duran düz ve uzun sütunlar, eserin neoklasik mimariye ait olduğunu açık şekilde gösteren bir özelliktir. İnşa edilen binalar, kubbeli çatılara ya da çatı kısmında üçgen bir forma sahiptir. Genellikle büyük binalar inşa edilir.Neoklasik mimari örnekleri : İstanbul Arkeoloji Müzesi, İzmir Saat Kulesi, Tophane Saat Kulesi, Beyaz Saray, Lincoln Anıtı, Madeleine Kilisesi, Washington DC Parlamento Binası, Zafer Kemeri, Brandenburg Kapısı, Rotunda of Mosta …
7. Modern Mimari
Modern mimari kökeni 19.yüzyılda gerçekleşen endüstri devriminin yol açtığı gelişmelere dayanan ve 20.yüzyılın ilk yarısında yaygınlaşan; çağının ihtiyaçlarına, sanat anlayışına ve yapı teknolojisine uygun çözümler arayan yenilikçi bir mimari akımdır. Modern mimari akımı olarak da nitelendirilen Modernizm, 18. yüzyılın sonlarından itibaren kendisini göstermeye başlamıştır. Modern mimari akım, Neoklasikte olduğu gibi geçmişte olana sadık kalmak yerine kendine özgü, çağına uygun bir akım oluşturmaktan geçer. Temelinde ise sadeleşme vardır, süslemelerin kullanımından bahsetmek mümkün değildir. Analitik bir akımdır. Ölçülerin, düzenlerin bir harmoni halinde birleşmesidir.
Modern mimariyi çağdaş mimariden ayıran temel etken çeşitlilik kavramıdır. Modernizm aynı çizgiden ilerlerken, çağdaş akım çok çeşitlilik göstermektedir. Kolayca okunabilen geometrik biçimler, temiz çizgi bitişleri, geniş açıklıklar ve asimetrik kompozisyonlar bu akımın temel özelliklerindendir. Minimalist tasarım, geniş çatı çıkıntıları, büyük cam duvarlar ve bant pencereler, serbest kullanımlı açık kat planları, modern malzeme ve tekniklerin kullanımı, gelenseksel malzemelerin yenilikçi kullanımı, doğal çevre ile ilişki de modern mimari yapıtlarda rastlanan teknik detaylar olarak öne çıkmaktadır.
Modern mimari örnekleri : Villa Savoye, Home Unsurance Building, The Seagram Building, AEG Türbin Fabrikası, Cam Pavyon, New Ways,Royal National Theatre, Sainte Marie de La Tourette, İspanyol Pavyonu, İstanbul Manifaturacılar Çarşısı
8. Bauhaus
Bauhaus; mimarlık, tasarım ve sanat dalları için oldukça önemli olan Almanya merkezli bir okuldur. 1919 yılında Walter Gropius tarafından kurulmuştur. Weimar’daki ilk yıllarında Walter Gropius’un atılımları ile döneminin en önemli modern ve çağdaş mimarlarının eğitim verdiği bir yerden çok daha fazlası haline gelmiştir. Bauhaus mimari akımı da burada doğmuştur. Akım, yenilikçi ve özgürlükçü bir görüş ile makineleşen üretimlerin bir bütün olarak ele alınabileceğini savunmaktadır. Bunun yanında asal geometri ve malzemelerin ham kullanımı da dikkat çekmektedir. Bauhaus mimari akımının yalın, sade, dik açılı biçimler barındıran bir dili vardır.
Bauhaus mimaride olduğu kadar endüstriyel tasarım ve şehir planlama gibi konularda yenilikler getirmiş, yeni bir mimari akım yaratarak, sanatın tüm dallarını etkilemeyi başarmıştır. Mimar Walter Gropius, 1919'da yazdığı Bauhaus manifestosunda şöyle diyordu : "Sanat artık belli bir kesimin lüksü olmaktan çıkıp geniş kitlelere hitap etmeli ve halk tarafından tecrübe edilmelidir. Amaç tüm sanat dallarını yeni mimarinin kanatları altında birleştirmektir.
9. Avangard ( Avant-Garde) Mimari
Avangard kelime anlamı olarak Fransızca’da (avant - garde) askeri bir ilerlemenin en öndeki parçası demektir. Ancak, kültür, sanat ve politikada, zamanın ötesinde ve yenilikçi kişiler ve deneysel işler anlamında kullanılır. Savaş sonrası tek olanı, farklı olanı, daha önce keşfedilmemiş olanı yakalamaya çalışan avant - garde akım mimarlıkta ve kentlerin yeniden yapılandırılmasında etkili olmuştur. Bu dönemin sanatçıları eserlerini özellikle 20. yüzyılın ilk çeyreğinde gerçekleştirmişlerdir. Ana akım düşünceleri reddeden ve geleneksel mimarlık anlayışının sınırlarını zorlayan mimari ayrılıkçığı kapsar. Yeni gelişmelerle ve bir türün kabul görmesiyle farklılaşır. Örneğin modernistler, 20. yüzyıl başlarında avangard olarak adlandırılırken, 1970’lerde modernizm, tercih edilerek, sıkça uygulanan bir mimari akım haline gelmiştir. Bu dönemde tüm dünyada yoğun savaşların yaşanması, avant - garde sanatının neden ortaya çıktığını açıklamaktadır. Zamanla farklı anlamlar kazanan “Avangard” akım, günümüzde genelde dekorasyon, mobilya, giyim stili olarak da kullanılmaktadır. Avant - garde akım bugün hala etkilerini gördüğümüz Art - Deco mimarlık akımının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Art - Deco bir nevi denge kuran ve gerilimi çözmeye odaklı bir yaklaşımdır.
10. Art - Nouveau (Sezesyonizm) Mimari
Avusturyalı dünyaca ünlü ressam Gustav Klimt'in öncülüğünü yaptığı bu akım, 19. yüzyılda ortaya çıkan sanat akımlarından biri olarak Endüstri Devrimi’ne tepki olarak Avrupa’da ortaya çıkmıştır. Paris’te 1896’da açılan modern sanat üzerine uzmanlaşmış bir iç mimari galerisinden ismini aldı. Dönemin sanatçıları fikirlerini Art - Nouveau tarzındaki biçimlerle süsledikleri “Ver Sacrum (Kutsal Bahar)” adlı dergi ile yaymaya çalışmakta ve tamamen yeni bir tarz yaratmayı amaçlayarak sanatın günlük yaşamın bir parçası haline gelmesini umuyorlardı. Artık seri üretim sonucu olanı değil el emeği olanın göz önünde olmasını istiyorlardı. Sembolizmden olduğu kadar Japon ve Kelt sanatlarından da etkilenen Art - Nouveau akımı sanayileşme ve ideoloji dönemin sanatının oluşmasında da en etkili neden olmuştur. Demirin dekoratif amaçlı işlenmesi gibi çağın getirdiği teknolojik şartlarda bu sanata eklenmiştir.Art Nouveau’nun en belirgin özellikleri; stilize edilmiş, yassı, kıvrımlı, asimetrik ve kavisli şekiller, ritmik motifler, hayvan ve bitkiler, kadın figürü, uçuşan saç ve tüyler, çiçekler, asma filizleri olarak sayılabilir. Malzeme olarak da artık cam, kurşun ve kalay alaşımı, demir ve gümüş kullanılmaya başlanmıştır.Art Nouveau (Sezesyonizm) mimari örnekleri : Tassel Oteli, Secession Evi, Casa Batlló, Mısır Apartmanı, Huber Köşkü, Şeyh Zafer Türbesi …
11. Art - Deco Mimari
1920’lerden sonra özellikle mimaride görülmeye başlayan Art - Deco, Fransa menşeli bir sanat akımıdır. Art - Deco ilk defa 1920’lerde Fransa’da ortaya çıkmıştır. Paris’te çıkışının ardından, tüm dünya tarafından kabul görmüştür. Art - Deco tarzı mimari, 1920’lerde ve 1930’larda ana karakteristik özellikleri erken yirminci yüzyılın çeşitli avant - garde boyama stilinden türevlenmiş modern dekoratif sanat stillerinin karışımıyla ilişkili bir akım olarak nitelendirilir. Art - Deco çalışmaları; Kübizm, Rus yapısalcılığı ve İtalyan fütürizminin çeşitli uygulamalarını içermektedir. Bu açılardan oldukça kompleks etkiler ve özellikler barındırmaktadır.Bu stil farklı kaynaklardan ortaya çıkmış; görsel ve dekoratif sanatlardan, moda, mimari, sinema ve ürün tasarımına kadar çeşitli disiplinleri etkilemiştir. Dünya Savaşları arasındaki dönemde en popüler akım olmasına rağmen sanat tarihçileri bugün Art - Deco’nun bir stil olup olmadığını tartışmaktadır. Art- Deco mimari etkisindeki yapıtlarda ilk olarak pahalı malzeme kullanımı, dominant düz ve keskin hatlar, aerodinamik şekiller, açık ton renk seçimi dikkat çekmektedir. Art - Deco, kendinden önce gelen bir çok avangart akımdan etkilenmiş ve süslemeye ilişkin parçalarında da Kızılderililerden Mısır’dan, Maya’dan, Aztek’ten, Antik Yunan’dan ve Antik Roma’dan ilham almıştır. Art - Deco stilinin bir diğer önemli özelliği de oryantasyonun geleceğe ve ilerlemenin modern fikirlerinin yüceltilmesine yönelik olmasıdır. Yerini aldığı Art Nouveau gibi Art -Deco da fazlasıyla gotik süsleme öğelerinden yararlanır. 1930 yılından sonra mimarların yapıları fazla süsten arındırarak sadeleştirmek istemesi ve yapılarda görsellik yerine işlevselliği ön plana almasıyla akım, bu dönemlik son bulmuştur.Art - Deco mimari örnekleri : Chrysler Binas, Empire State Binası, Ankara Garı, Louisiana State Capitol Binası, St. Jane Binası, Théâtre des Champs-Elysées, Casa Lis Müzesi, One Grand Central Place, Express Building, Stoclet Sarayı …